Matematik Dersinde Başarı
1. Tüm derslere devam edin ve ders notlarınız tam olsun. Araştırmalara göre, çalışkan öğrenciler asla dersi asmazlar ve ders de önce anlatılanların %64 ünü not alırlar. Başarısız olanlar ise öncekinin ancak yarısı kadar not alır ve sık sık dersi kaçırırlar.
2. Dersinizde yeni bir konuya başlamadan önce mutlaka o konuyu okuyun, konu hakkında ön bilgi sahibi olun. Öğreneceğiniz konu hakkında ipuçları sizlere daha kolay anlamanızı sağlayacaktır. Yolculuk sırasında tabelalara bakarak da gideceğiniz şehre varırsınız. Yola çıkmadan önce haritaya bakarsanız, dikkatinizi tabela aramaktan çok yola ayırırsınız...
3. Sadece matematik dersine ait bir defteriniz olsun. Matematikte bütünlük olduğundan, çalışmalarınızda da bütünlük olması gerekir. Bunun için matematik defteriniz tam, düzenli olmalı.
4.Dersi günü gününe takip önemlidir. Dersin gerisine düşmemeye çalışın, yoksa ders bir boğuşma halinde geçecektir.
5. Dersten hemen sonra tekrar yapın ve sekiz saat sonra yeniden tekrar edin. Araştırmaların çoğu
Öğrenilen bilginin ilk 20 ile 60 dakika arasında kaybolduğunu gösteriyor. Buna karşın, hemen dersin sonrasında ve aynı gün içinde yapılan tekrarlar ve ardından haftalık ve aylık tekrarlar ile
öğrenilen bilgi uzun dönemli hafızada kalıcı olacaktır.
6. Muhakkak soru sorun. Sınıf huzurunda aptal durumuna düşmekten korkarak, soru sormaktan vazgeçmeyin. Cevapsız sorunuzun kalmasına asla izin vermeyin. Hızlı bir şekilde sorularınızı cevaplandırın.
7. "Kaybolduğunuz" hissine kapıldığınız ilk anda öğretmeninizden tekrar anlatmasını isteyiniz sonra takip edemediğiniz diğer basamakları sorun. Öğretmeninizin çerçevesini çizmeye çalıştığı konuyu
kavrayamadıysanız, sorular sorunuz.
8. Verilen yardımdan tam anlamıyla faydalanabilmek için:
A. Defterdeki ya da ders notlarındaki kafa karıştırıcı materyalleri belirlemek için soru
işaretleri kullanın.
B. Soracağınız belli soruları yazın.
9. "Söyle ve uygula" prensibini her zaman hatırlayın. Araştırmalar gösteriyor ki,
Okuduğumuz şeylerin %10,
Gördüklerimizin %20,
Söyleyip de uyguladıklarımızın ise%90 ını hatırlayabilmekteyiz.
Bu durumda, mümkün olduğu zaman bu prensibi uygulamalıyız.
10. Öğretmenlerinizden, arkadaşlarınızdan kitap, kaynak tavsiyesi alın. Çok örnek çözmek yerine, nitelikli örnekler çözün. Matematik öğreniyorsunuz, bilgiyi üst üste yerleştirmelisiniz (Hızarcı gibi her gün aynı işi yapmıyorsunuz!).
11. Eski konularla ilgili düzenli (10-15 gün aralıklarla)test çözerek, unuttuğunuz kısımları tekrardan hatırlayın. Bu sayede bir daha unutmanız zorlaşacaktır. Matematik denemeleri yaparak eski konuları ne kadar bildiğinizi test edin. Eksik kısımlarınızı konu sırasıyla çalışın.
12. Ev ödevini ihmal etmeyin. Diğer kitaplardan benzer örnekler alın. Bir arkadaşınızla beraber çalışın ve mümkünse sesli olarak ne öğrendiğinizi ve soruları nasıl çözeceğinizi açıklayın. Unutmayın ki, "söyle ve uygula" Prensibini ne kadar çok uygularsanız, öğrendikleriniz o kadar kalıcı olur. Öğrenme işlemine her zaman aktif olarak katılmalısınız.
13. Ödevi yapmanın en uygun zamanı, verildiği gündür. Böylelikle öğrendiklerinizi iyice pekiştirebilirsiniz.
14. Kitap hamallığı yapmamak, hızarcı olmamak için, öğreneceğiniz konunun ne olduğunu bir bilene sorun. Genel hatlarıyla hâkim olun ki konuya, böylece öğrenmenize hâkim olabilin.
15.Matematik terminolojisini iyi bilin. Matematik ortak bir dildir. Matematik kaynaklarınızla aynı dili konuşabilin. Bir kaynak da "ışın" kelimesini gördüğünüzde "ışının" ne anlama geldiğini bilirseniz konuyu daha kolay anlayabilirsiniz.
16. Matematik öğrenmek, yapmak, çalışmak uçakların kullanımına benzer. Uçak kalkarken çok yakıt harcar, belli bir mesafeye yükseldikten sonra daha az yakıt ve emek harcanır (oto pilotJ). Unutmayın ki uçaklar uçmadıkları zamanda bakımdadırlar. Yaz aylarında, tatillerde, hafta
sonlarında matematik okuyun, çalışın, yapın, oynayın.
17. Eğer matematik sizin en zor dersiniz ise, korkuyorsanız, matematiğin üstüne gidin (evde yalnızken mutfaktan tıkırtı gelince, gidip bakmazsanız tüm gece korkarsınız). Matematiğin ne olduğunu anlamaya çalışın. Matematiğin dışında kalmayın. Matematiğin içinde olun. Buda ancak ve ancak matematik yapmayla olur.
18. Unutmayın sadece matematik yaparken esirebilirsiniz (mutluluk sarhoşluğu anlamında). Matematik tarihiyle alakalı kitapları, kaynakları okuyun ki, sizin içinde matematik daha çok şey ifade etsin. Bu sayede matematiğin gelişimine ortak olabilirsiniz. Dikkat edin. Matematik problemlerin çözümüyle ilerlemiştir. Bizlerde her zaman problemler yaşarız. Yani çözümümüz matematikte.
VAZİFE ŞUURU
Bu hikaye “HERKES”, ”BİRİSİ”, ”HERHANGİ BİRİ” ve “HİÇ KİMSE” adlarında dört kişi ile ilgilidir.
Yapılması gereken önemli bir iş vardır ve ”HERKES” bu işi ”BİRİSİ“ nin yapacağından emindi. ”BİRİSİ” bu duruma sinirlendi; çünkü iş “HERKES” in işiydi. ”HERKES” işi “HERHANGİ BİRİ” nin yapabileceğini düşünüyordu. Fakat “HERKES” in o işi yapamayacağını “HİÇ KİMSE” anlamamıştı.
Neticede “HERHANGİ BİRİ” nin yapabileceği işi “HİÇ KİMSE” yapmadığından “HERKES” ,“BİRİSİ” ni suçladı.
ÜÇ SORU
Bir zamanlar kralın biri şayet bir işe doğru zamanda başlamayı bilirse, kimin sözüne kulak verip kimden uzak duracağını bilirse ve de hepsinden önemlisi, her zaman yapması gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilirse, giriştiği hiçbir işte başarısızlığa uğramayacağını düşünmüş.
Bu düşünceden hareketle bütün krallığına kendisine bir iş için en doğru zamanın ne zaman olduğunu, kendisi için en gerekli insanların kimler olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretecek kişiye büyük bir ödül vereceğini duyurmuş.
Bunun üzerine alimler kralın huzuruna gelmişler. Ancak kralın sorularına hepsi farklı cevaplar vermişler.
Verilen bütün cevaplar farklı farklı olduğu için kral bunların hiçbirine katılmadığını söyleyerek ödülü hiç kimseye vermemiş. Ancak sorularının doğru cevaplarını hala bulmak istediğinden, bu konuda yalnız başına yaşayan ve kendini ibadete vermiş, bilgeliğiyle ünlü birisine danışmaya karar vermiş.
Bilge bir ormanda yaşıyor ve yaşadığı bu ormanın dışına hiç çıkmıyormuş. Kral bu nedenle üzerine sıradan giysiler giymiş. Bilgenin yaşadığı ormana tek başına gitmiş.
Kral kendisine doğru gelirken bilge adam, kulübesinin önündeki toprağı kazmakla meşgulmüş. Zayıf ve güçsüz görünen bilge, krala selam vererek kazmaya devam etmiş.
Kral, bilge adamın yanına gelerek,
-Soracağım şu üç soruyu cevaplamanız için size geldim, bilge kişi. Doğru zamanda doğru şeyi yapmayı nasıl öğrenebilirim? Bana en gerekli olan insanlar kimlerdir ve dolayısıyla kimlerin sözüne daha fazla önem vermeliyim? Hangi şeyler diğerlerinden daha önemlidir ve üzerlerine öncelikle eğilmem gerekir?
Bilge adam, kralı dinlemiş ama hiçbir şey söylememiş. Kazmaya devam etmiş.
Kral, bilgeye yardım etmek istediğini söyleyerek küreği elinden almış ve iki tarhı belledikten sonra sorularını yinelemiş. Bilge adam krala yine cevap vermemiş.
Kral uzun bir süre daha kazdıktan sonra bilgeye sorularını cevaplamasını istediğini, eğer cevaplamamakta ısrarlıysa oradan ayrılmak istediğini söylemiş.
O sırada yanlarına koşarak birinin geldiğini fark etmişler.
Adam, yanlarına iyice yaklaşınca yaralı olduğunu ve kan kaybettiğini görmüşler. Kral hemen elindeki küreği bırakmış, yaralının kanını durdurmak için elinden geleni yapmış. Kral ile bilge adamın yardımlarıyla ölümden kurtulmuş.
Sabah olduğunda yaralı adam kendine gelir gelmez kraldan özür dilemiş. Bu duruma çok şaşıran kral, bu özrün nedenini anlayamamış. Yaralı adam, krala minnettarlığına neden olayı anlatmaya başlamış.
Yaralı adam, o gün kralı takip ettiğini, bilge adamı görmeye gittiğini bildiğini, dönüşte onu öldürmeyi planladığını anlatmış.
Ancak kral, bilgenin yanında uzun süre kazma işiyle meşgul olduğu için ölümden kurtulmuş. Kralın adamları ise onu yakalayarak yaraladıklarını öğrenmişler.
Yaşlı adam, hayatını kurtaran kraldan kendisini bağışlamasını eğer yaşarsa bundan sonra ona kulluk yapmak istediğini söylemiş.
Kral düşmanıyla böyle kolay yoldan barıştığı ve onu bir dost olarak kazandığı için çok mutlu olmuş. Onu bağışlamış ve kendisiyle alakadar olmaları için hizmetçileriyle doktorlarını görevlendirmiş.
Artık oradan ayrılmak istediğini söyleyerek, yaralı adamdan müsaade isteyen kral, son kez sorularına cevap almak için bilge adamın kendisiyle konuşmasını istemiş. Bilge adam, ona cevaplarını aldığını söylemiş.
Kral istediği cevapların ne olduğunu kendisinden dinlemek istediğini söylemiş.
Bilge adam bunun üzerine anlatmaya başlamış:
Dün benim güçsüz oluşuma acımayıp, bu tarhları benim için kazmasaydınız ve yolunuza gitseydiniz, o adam sizi vuracaktı.
Dolayısıyla en önemli an o tarhları kazdığınız andı. En önemli kişi ise bendim ve en önemli uğraşınız da bana iyilik etmekti.
Sonra, o adam bize doğru koşarak geldiğinde, en önemli an onunla ilgilendiğiniz andı. Zira siz adamın yarısını sarmasaydınız adam sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla sizin için en önemli adam oydu ve onun için yaptıklarınız sizin için en önemli uğraştı.
Şunu sakın unutmayın: Önemli olan tek bir an vardır, o da ‘şimdi’dir. Çünkü bir tek ona sözümüz geçer. İnsana gerekli olan kişi şu an yanında olan kişidir. Çünkü hiç kimse günün birinde bir başkasına işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez. Ve de insan için en önemli uğraşı o an yanında olan kişiye iyilik yapmaktır. Zira bu, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir. TOLSTOY
ÇATLAK KOVA
Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan efendisinin evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde efendisinin evine 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş:
“İki yıldır çatlağımdan su sızdırdığımdan dolayı görevimin yarısını yerine getirebildiğim için kendimden utanıyor ve senden özür diliyorum.” demiş.
Sucu şöyle demiş:
“Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tırmanırken patikanın bir kenarındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş:
“Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi? Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronun sofrasını süsledim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşamayacaktı.”
FARKINDA MISINIZ? HEPİMİZ ASLINDA ÇATLAK KOVALARIZ. TANRI’NIN BÜYÜK PLANINDA HİÇBİR ŞEY ZİYAN EDİLMEZ. KUSURLARINIZDAN KORKMAYIN. ONLARI SAHİPLENİN. KUSURLARINIZLA BİRLİKTE GERÇEK GÜCÜNÜZÜN OLUŞTUĞUNU BİLİRSENİZ EĞER ,SİZ DE GÜZELLİKLERİN YAŞAMASINA SEBEP OLABİLİRSİNİZ.
BÜYÜK TAŞLAR , KÜÇÜK TAŞLAR
Zamanın verimli kullanımı hakkında düzenlenen kurslardan biriydi. Her biri bir iş sahibi olan öğrencilerine pratik bir ders vermeyi düşünen öğretmen, masanın üzerine kocaman bir kavanoz koydu. Sonra, bir torbadan irice kaya parçaları çıkardı, dikkatlice üst üste koyarak kavanozun içine yerleştirdi. Kavanozda taş parçaları için yer kalmayınca, sınıfa sordu:
“Kavanoz doldu mu?”
Sınıftaki herkes : “Evet, doldu.” cevabını verdi.
“Demek doldu.” dedi öğretmen. Hemen eğilip bir kova küçük çakıl taşı çıkarıp kavanozun tepesine boşalttı. Sonra kavanozu eline alıp salladı. Böylece, küçük parçalar büyük taşların sağına soluna yerleştiler.
Öğretmen, yeniden sordu:
“Şimdi kavanoz doldu mu?”
İşin sanıldığı kadar basit olmadığını sezmiş öğrenciler, bu kez:
“Hayır, tam da dolmuş sayılmaz.”
Öğretmen : ”Doğru” diyerek masanın altından çıkardığı kum torbasını kavanozun üzerine boşaltmış. Kum tanecikleri taşların arasındaki boşlukları doldurmuş.
Ve yeniden sınıfa sormuş:
“Kavanoz doldu mu?”
Yine :
“Hayır, dolmadı “cevabını almış.
Yeniden:
“Doğru” demiş öğretmen ve bir sürahi su çıkarıp kavanozun içine dökmeye başlamış. Kavanoz artık dolmuş ve iş ‘kıssadan hisseye ‘ kalmış.
Öğretmenin: ”Bu gördüklerinizden nasıl bir ders çıkardınız ? ” sorusuna , öğrenciler şu karşılığı vermiş: ”Günlük iş programımız ne kadar yoğun olursa olsun, her zaman yeni işler için zaman bulabiliriz.”
Bu yabana atılır bir ders değildi ama öğretmenin vermek istediği ‘asıl ders’ bu değildi.
Öğretmen çıkarılması gereken asıl dersi şöyle açıkladı:
Eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız, daha sonra asla koyamazsınız.”
“Düşünün bakalım: Hayatınızdaki büyük taş parçaları hangileridir? İlk iş olarak kavanoza onları koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçaları dışarı da mı bırakıyorsunuz?”